19 Şubat 2015 Perşembe

TESİRSİZ PARÇALAR - ALİ LİDAR


     O kendisine "Dük" diyor ama ben ona “Alengirli Şiirler Yazan Adam” diyorum. Hemen hemen her duvarda şiirlerini, sözlerini bulabilirsiniz Büyük Dük’ün. Uzun zamandır bloğundan takip ediyordum. Bakınız;  http://lidar-kkyy.blogspot.com.tr/ 

     Tesirsiz Parçalar kitabını da bloğundan paylaştığı yazılarla toparlamış. Kitabın tamamı bir öykü ya da bir roman değil. Her bir sayfası ayrı bir hikaye. Ben okudukça Ah Muhsin Ünlü tadı alıyorum biraz. O da böyle alengirli şiirler yazar ya hani.

     Sadece "müzik ikiye ayrılır müslüm ve gayrımüslüm" sözü için bile sevebileceğim adam.

     Kitaptaki hikayeler çok samimi, çok içten yazılmış. Kitabı bitirdiğinizde ne çabuk bitti diyebiliyorsunuz. Dük hayranları için kitaplığınızda bulunması gereken bir kitap.




Altını çizdiklerimden;

"Tesirsiz ne kadar söz varsa ruh cebimde biriktirdim ki zaten ben küçükken de meraklıydım suya yazılar yazmaya."


“Yanisi şu: Sen artık bir şey yapma. Bırak. Eğer seviyorsa seviyordur. Sevmiyorsa da sevmiyordur. Üzerine gitmenin, sıkıştırmanın hiçbir faydası olmaz. Bırak. Sevecekse seni, sever. Sevmeyecekse de ne yaparsan yap sevmez. O yüzden hezeyana kapılıp saçmalama...



“Bazı geceler zaman, bir yerlerde takılıp kalır. Bazı şarkılar sadece böyle zamanda dinleyelim diye vardır. Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir. Bazı hikayelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir. Bazı geceler zaman buzdan bir bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır. Görünmez bir el onu ruhumuzun en hassas noktasına batırır.”


“Hayatta insanlarda arayıp bulamadığım her şeyi kitaplarda buldum. Başka bir güzel abimin söylediği gibi:" İyi kitaplar dışında kimse elimden tutmadı..."


“Sonra özlüyorsun işte... Onunla çok şey yaşamış da olsan, henüz hiçbir şey yaşamamış da olsan, bir gün öncede görsen, hiç görmemiş de olsan, çörekleniyor içine o melun his... Tarifi zor... Hani anlatmaya üşeniyorum derim ya bazen; aslında o gerçek bir üşenme değil... Ne kadar uğraşırsam uğraşayım anlatamayacağımı bildiğimden, kendi kendime uydurduğum bir savunma mekanizması sadece...”



“Beklerken bir kaç saat geçti. Yanımdan üç beş otobüs, beş on kedi, yirmi otuz insan geçti. Parkın üzerinden siyahın bir sürü tonu geçti. Sıkılıp eve döndüm, kumandaya gitti elim, ekrandan peş peşe programlar geçti. Önümden elinde çay bardağıyla annem geçti. Uzaktan trenler geçti. İçimden kısık sesle söylenen şarkılar geçti. Hatta bir ara içim geçti. Beklerken bir sürü şey geçti, zaman bir türlü geçmedi.”



İyi okumalar diliyorum.
Kalbi Selamlar…






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder